Türkiye Tarımının Çıkış Yolu: Çiftçinin Gözüyle Kenevir

9/14/20252 min oku

Türkiye’nin tarımı bugün ciddi bir sınavdan geçiyor. Çiftçiler artan girdi maliyetleri, kuraklık, azalan verim ve piyasa belirsizlikleri arasında üretmeye çalışıyor. Mazot, gübre, ilaç ve sulama maliyetleri çoğu zaman kazancın önüne geçiyor. Genç nesil bu tabloyu gördüğü için tarlada kalmak istemiyor, tarım bilgi birikimi her geçen yıl biraz daha kayboluyor.

Bu tabloyu ağırlaştıran en büyük sorunlardan biri kimyasal girdilere olan bağımlılık. Türkiye’de her yıl yaklaşık 50 bin ton pestisit tarımda kullanılıyor. Birçok ürün yüksek verim alabilmek için insektisit (böcek ilacı), herbisit (yabancı ot ilacı) ve fungisit (mantar ilacı) gerektiriyor. Ancak bu ilaçlar yalnızca çiftçinin cebine ek maliyet olarak yansımakla kalmıyor, aynı zamanda toprağın biyolojik yapısını bozuyor. Toprakta yaşayan faydalı mikroorganizmalar öldükçe, verim düşüyor ve çiftçi daha çok ilaca bağımlı hale geliyor.

İşte bu noktada endüstriyel kenevir çiftçi için gerçek bir nefes alanı. Kenevirin doğal yapısı gereği birçok zararlıya karşı dayanıklı olması, ilaç kullanımını ciddi şekilde azaltıyor. Örneğin, yaprak ve sapında bulunan terpenler ve bazı kannabinoid türevleri, böceklerin uzak durmasını sağlıyor; yapılan araştırmalar kenevir ekiminde insektisit kullanımının %80 oranında düştüğünü gösteriyor. Yabancı otlarla mücadelede de kenevirin avantajı büyük: hızlı gelişimi sayesinde ekimden sonraki üç-dört hafta içinde yabancı otların boyunu aşıyor, ışığı keserek onların büyümesini engelliyor. Böylece herbisit ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Çiftçi açısından bu durum doğrudan maliyetlerin azalması anlamına geliyor.

Kenevirin bir başka önemli özelliği kök yapısında yatıyor. Kökleri 2 metreye kadar derine inebiliyor. Bu kökler toprağı gevşetiyor, havalandırıyor ve sıkışmayı azaltıyor. Böylece sonraki ürünlerin köklenmesi kolaylaşıyor, toprağın alt katmanlarında birikmiş besin öğeleri yukarı taşınıyor. Kenevir kökleri aynı zamanda toprağı adeta bir ağ gibi sararak erozyonu azaltıyor. Özellikle eğimli arazilerde bu özellik çiftçi için hayati önem taşıyor.

Su kullanımı açısından da kenevir dikkat çekici bir bitki. Örneğin pamukla karşılaştırıldığında aynı miktarda lif üretmek için kenevir yalnızca dörtte biri kadar suya ihtiyaç duyuyor. Türkiye’nin giderek büyüyen kuraklık sorununu düşündüğümüzde, bu avantaj çiftçi için hem daha düşük sulama maliyeti hem de daha az risk anlamına geliyor.

Münavebe, yani ürün döngüsü açısından da kenevir oldukça kıymetli. Kenevir ekilen tarlalarda sonraki yıllarda buğday veya mısır gibi ürünlerin daha güçlü çıktığı gözlemleniyor. Bunun nedeni kenevirin toprağı azot açısından daha dengeli bırakması ve kök yapısıyla toprak dokusunu iyileştirmesi. Çiftçiler için bu, yalnızca kenevirden değil, kenevirden sonra gelen ürünlerden de daha yüksek verim almak demek.

Sonuç olarak, çiftçinin gözüyle bakıldığında kenevir yalnızca bir tarım ürünü değil, toprağın sağlığını geri kazandıran, maliyetleri azaltan ve üretimi daha öngörülebilir hale getiren bir fırsattır. Türkiye tarımı bugün sürdürülebilir bir çıkış arıyorsa, bu çıkışın en güçlü adaylarından biri endüstriyel kenevirdir.

Fotoğraf kaynak; Düzce Haber